30 Aralık 2011 Cuma

Sene sonu değil sezon sonu

Yıllardır futbolda sezon arasının 40 günden fazla yaşandığı Türkiye’de, bu süre bu sezon malum sebeplerden ötürü 2 haftaya düştü. Maçların bitmesiyle seneyi özetleyen “2011 Yılında Futbolda Yaşananlar” programları” TV programlarının yayın akışında yerini alıyor. Bu tarz programlar bende hep kekremsi bir tat bırakmıştır. Programda Ocak ayından itibaren (doğal olarak bir önceki sezonu kısmi olarak kapsayarak) yaşananlar anlatılır. Zaten ilk anda bir “ne uzak dönemden bahsediyor” hissi doğar. Anlatılanların bu yıl yaşandığını idrak etmek biraz zordur. Üstüne üstlük sezonun başlangıç kısmı da anlatılmadığı için kopuk bir kompozisyon sunar. Ardından Temmuz ayı ile başlayan ve içinde bulunulan sezonu kapsayan bölüm başlar. Bu nokta aslında izleyicinin programa ısınmaya başladığı andır. Transfer döneminin ve sezonun ilk yarısının anlatılması ile Aralık ayının sonuna ulaşılır. Ancak Temmuz-Aralık ayını izlerken, izleyici aynı zamanda henüz devamı yazılmamış senaryo gibi hisseder. 2 ayrı yarı film olarak program sona erer.

Bu tarz programlar yıl sonu yerine sezon sonu yapıldığı taktirde daha bir kompakt yapıya sahip olmakla birlikte futbol sezonunun sonunda tansiyonun düştüğü noktada daha sağlıklı ve sakin bir şekilde izlenilirliğini sağlayabilir.

Not: Bu yazının taslak halini oluşturduktan sonra okuduğum Uğur Meleke'nin -ki kendisini merakla takip ederim- bugünkü yazısında 2011'in enlerine dikkat çekilmiş.(http://spor.milliyet.com.tr/guzel-bir-yil/spor/sporyazardetay/29.12.2011/1481790/default.htm) Yazıda bahsedilen kişi veya olayların hemen hepsi yılın 2. yarısına yani 2011-12 sezonunda ait (İvan Ergiç hariç) Yılın ilk aylarındaki futbol gelişmelerinin çok eski hissi uyandırmasına bir örnek olarak bu yazının gösterebileceğini düşünüyorum.

26 Aralık 2011 Pazartesi

Fikstür Avantajı 17. hafta 2011-12

İlk yarısı biten 2011-12 sezonunun sonunda ortaya çıkabilecek tablo aşağıda yayınlanmıştır. Sezon sonu sıralaması ile ilgili tahminin üzerine oturduğu temeller şunlardır:

  • Takımların güçleri ve performansları. Buna göre: 
    • 1. grup: Beşiktaş, F.Bahçe, G.Saray ve Trabzonspor
    • 2. grup: Eskişehirspor, Mersin İY, G.Birliği, Manisaspor ve İstanbul BŞB
    • 3. grup Kayserispor, Sivasspor, Antalyaspor ve Bursaspor
    • 4. grup G.Antepspor, Orduspor, Samsunspor, Karabükspor ve Ankaragücü
  • Oynanmamış maçlarda alınabilecek puan hesaplanırken kendi grubundaki takımların o maçta almış olduğu puanların ortalaması hesaba katılır:
    • Örnek: 18. haftada F.Bahçe, Orduspor ile deplasmanda oynuyor. F.Bahçe'nin grubundaki takımların Ordu deplasmanında aldığı puanların ortalaması 3'tür. (F.Bahçe'nin grubundakilerden sadece G.Saray Orduspor ile deplasmanda oynamıştır)
  • Bu puanlar tek tek toplanarak aşağıdaki tablo oluşturulur.

20 Aralık 2011 Salı

Sadece F.Bahçe Ülker yenilmedi

Euroleague'de son haftaya girerken GS Medical Park ve Anadolu Efes Top16'ya kalmayı garantilerken FB Ülker Bilbao Baskets'e yenilerek gözünü son haftaya dikmek durumunda kaldı. Halbuki içerde oynadığı bu maçı kazansa şu anda A grubunda çıkan 4 takım da belli olacaktı. Bugünkü tabloda Cantu ve Olimpiakos olası ihtimallerin tamamında gruptan çıkmayı garantiledi. Bunun yanında FB, Bilbao ve Caja Laboral takımlarından maçını kazanan gruptan çıkıyor. FB Ülker, kaybetmesi halinde ise Bilbao'nun kaybetmesini beklemek durumunda. Caja Laboral ise yine kaybetmesi durumunda FB Ülker'in mağlubiyetini bekleyecek.
Bu kadar karışık hesaplar içinde özet olarak:
Olympiakos: 100
Cantu: %100
FB Ülker: %75 (galibiyet veya Bilbao'nun kaybetmesi)
Caja Laboral:%75 (galibiyet veya FB Ülker'in kaybetmesi)
Bilbao Baskets: %50 (galibiyet)

21 Kasım 2011 Pazartesi

Seneye Trabzonspor-Barcelona olur mu?

Trabzonspor'un Avrupa maçlarındaki zaferler denince 3 maçın öne çıktığı görülür.
1976 Trabzonspor-Liverpool 1-0
1983 Trabzonspor-Inter 1-0
1990 Trabzonspor-Barcelona 1-0
Dikkatli baktığımızda maçlar arasında 7'şer yıl olduğunu görüyoruz. Günümüze gelelim:
2010 Trabzonspor-Liverpool
2011 Trabzonspor-Inter
2012 .....

Bu hesaba dayanarak önümüzdeki yıl Trabzonspor, Barcelona ile eşleşir mi? Şimdiden merak ediyorum ve bu gerçekleşirse enteresan olur.

Ertuğrul Sağlam ve Bursaspor-Samsunspor maçı

Samsunspor bu sene çıktığı Süper Lig'de yıllar sonra Bursaspor ile karşılaşıyor. 5 sezon sonra Süper Lige gelse de bundan önceki son lig karşılaşması 7,5 sene önce oynandı. Çünkü ondan önceki 2 sezonda da Bursaspor Lig A'daydı. Bursaspor'un Süper Lig'den düştüğü maçta Samsunspor ile karşılaşmış ve o maçı 1-0 kazanmasına rağmen küme düşmüştü. Bir diğer ilginç nokta ise Bursaspor tarihine geçen Ertuğrul Sağlam'ın yine o tarihi günde orada Samsunspor'un antrenörü olmasıydı.

1 Kasım 2011 Salı

Hafta içi maçları tablosu



TFF sezon başında (25.08.2011) açıkladığı sezon planlamasında 7 kez hafta içi maçı oynanacağını duyurmuştu. İlk planlamaya göre (üstteki tabloda solda yer alan 1. versiyon):
3-8-12-15-18-19-24. hafta maçları hafta arası oynanacaktı. Eylül sonuna doğru TFF sezon planlamasını değiştirdi. Bu değişiklikte ortaya somut bir sebep de sunulmamıştı. Buna göre de (tabloda sağda yer alan 2. versiyon):
3-8-14-17-18-22-24. hafta maçları hafta arası oynanıyor.

İlk durumda CL maçlarıyla çakışmadan dolayı Trabzonspor 2 adet erteleme maçı oynarken (BJK ve GS'ye karşı) şimdiki durumda 1 maç erteleniyor (G.Birliği). Burada dikkat çeken bir diğer nokta ise hafta içi maçların takımlara olan etkisinin farklılığı. Her takım (doğal olarak) iç saha maçlarını hafta sonu oynamak istediğinden hafta arası da deplasmanda olmak ister. TFF bu noktada -mümkün olduğunca- dengeli dağıtım yapmalıdır. Yani takımların hafta arasında oynadığı maçlarda iç saha-dış saha sayısı birbirine yakın olmalıdır. Ancak Eylül sonunda yayınlanan son planlama ile değil yaklaştırmak, daha da uzaklaştırılmıştır. Örneğin:
Gaziantepspor veBursaspor daha önceki programda iç sahada 3'er maç yaparken, yeni programda bu sayı 1'e düşmüştür. Buna karşılık Galatasaray, iç sahada 4 maçı hafta içi oynayacakken son planlamada bu sayı 6'ya çıktı. Tüm takımların iç sahada oynadığı hafta arası maçları tablosu aşağıdadır.

12 Ekim 2011 Çarşamba

Dünden Bugüne Avr. Şam. Play-Off'ları

Play-Off uygulaması Avrupa Şampiyonaları'nda ilk olarak Euro96 öncesinde uygulandı. Bu tarihe kadar 1960-1976 arası 4, 1980-1992 arasında ise 8 takımın katılımıyla gerçekleşiyordu. 1996'dan itibaren ise 16 takıma çıkarılan bu şampiyonaya katılım için grup 2.lerinin aralarında oynayacakları maçların ismi Play-Off olarak anıldı.
Euro96: 8 adet grup 1.'si + 6 adet en iyi 2. + ev sahibi (İngiltere)'nin ardından kalan son takım için en kötü 2 grup 2.si Hollanda ve İrlanda turnuvanın düzenlendiği İngiltere'de tek maç üzerinden karşılaştılar.
Hollanda-İrlanda 2-0

Euro2000: 9 adet grup 1.'si + 1 adet en iyi 2. + ev sahipleri (Belçika+Hollanda) sonrası kalan 4 kontenjan için diğer grup 2.leri karşılıklı Play-Off maçları oynadılar.
İskoçya-İngiltere 0-2  , İngiltere-İskoçya 0-1
Slovenya- Ukrayna 2-1 , Ukrayna-Slovenya 1-1
İsrail-Danimarka 0-5 , Danimarka-İsrail 3-0
İrlanda-Türkiye 1-1 , Türkiye-İrlanda 0-0

Euro2004: 10 adet grup 1.si + ev sahibi (Portekiz)'in yanı sıra 10 grubun 2.leri Play-Off oynayarak kalan 5 kontenjanı doldurdular
İskoçya-Hollanda 1-0  Hollanda-İskoçya 6-0
Hırvatistan-Slovenya 1-1 , Slovenya-Hırvatistan 0-1
Rusya-Galler 0-0 , Galler-Rusya 0-1
İspanya-Norveç 2-1 , Norveç-İspanya 0-3
Letonya-Türkiye 1-0 , Türkiye-Letonya 2-2

Euro2008: 7 adet grup 1.si + 7 adet grup 2.si + ev sahipleri (İsviçre+Avusturya) finallere katıldılar. Play-Off maçları oynanmadı.

Genel Bilanço (Euro2012'de Play-Off oynayanlar yeşille işaretlenmiştir)

Seribaşı değiliz

9 Ekim 2011 Pazar

Play-Off'ta (kalabilirsek) nasıl seri başı oluruz?

Cuma akşamı alınan sonuçlardan sonra ipler Belçika'nın elinde olsa da grubu 2. sırada bitiren takım olacağımıza inanıyorum. Bu aşamadan sonrasına bakarsak en iyi 2.lik şansımız da olmadığına göre artık bir sonraki aşamada (Play-Off) seri başı olabilir miyiz ona bakalım.
Öncelikle gruplarda 2. olma ihtimali olan takımlar şu şekilde:


Burada yeşil ile gösterilen takımlar 2. olması durumunda direkt Euro2012'ye katılma şansı olanlardır.
Rusya'nın grupta 2. olması için Andorra'ya kendi sahasında yenilmesi gerekir. Yine Norveç'in grup 2. 'si olması için Norveç-İzlanda ve Danimarka-Portekiz maçlarının ev sahiplerince kazanılması ve toplam 9 fark olması gerekiyor. Bu sebeplerle Rusya ve Norveç hesapların dışında tutuldu. En iyi 2.ler hesabında E, F veya H gruplarından birisinden en iyi 2. çıkabileceği görülüyor. Bu gruplarda yer alıp da 2.çıkma ihtimali olan tüm takımların UEFA katsayısı bizden fazla. Yani 3 gruptan 1 tanesi en iyi 2. olurken kalan 2 gruptan gelecekler de seri başı listesinde bizim üzerimizde yer alıyor. Seri başı kontenjanının 4 takım olduğunu göz önünde tuttuğumuzda kalan 5 gruptan gelen 2.'lerin en az 4'ünü UEFA katsayısı bakımında geride bırakmış olmamız gerekiyor. (Azerbaycan maçını 1-0 kazandığımızı ön şart olarak bu hesaplamaları yapıyorum), Kalan grupları inceleyelim:
B Grubu: Bu grupta İrlanda-Ermenistan maçı çok kritik. Bu maçta beraberlik İrlanda'ya yeterken Ermenistan'a galibiyet gerekiyor. Ermenistan şu an sıralamada altımızda yer alıyor. İrlanda ise kılpayı üzerimizde olup alacağı beraberlikte puan olarak bize geçiliyor. (galibiyette yine üzerimizdeler) Bu bakımdan maçın berabere veya Ermenistan galibiyetiyle sonuçlanması işimize geliyor.
C Grubu: Burada Estonya maçlarını 16 puanla bitirdi. Sırbistan ise 15 puanlı ve Slovenya deplasmanına gidiyor ve beraberlik Sırplara yetmiyor. Estonya'nın katsayısı bizden düşük iken Sırplar bizden daha iyi durumda. Bu maçta da beraberlik veya Slovenya galibiyeti (Sırbistan mağlubiyeti) bize avantaj getiriyor.
D Grubu: Fransa (20)  ile Bosna-Hersek (19) final maçına çıkıyorlar. Fransa'nın grubu lider bitirmesi ile Bosna-Hersek'i katsayı olarak geçiyoruz. Fransa ise 2.bitirmesi ile Play-off sıralamasında bizi geride bırakabilir. Fransa galibiyeti veya beraberlikle avantaj elde ediyoruz.
G Grubu: Karadağ 2.bitirmeyi garantiledi ve katsayı olarak aşağımızda.
I Grubu: Çek Cumhuriyeti (10), Litvanya'ya giderken İskoçya (11) İspanya ile oynuyor. İskoçlar mağlup olursa Çekler'e beraberlik yetiyor ve bu sonuçlarla Çekler bizden düşük katsayı ile geride kalıyorlar. Çekler galip gelerek 2. olursa üstümüzde yer alıyor. İskoçya'nın katsayısı ise her türlü bizden düşük.


Son maçımızı berabere bitirip 2. sırada yer alırsak ise yukarıdaki beklentiler biraz daha keskinleşiyor:
Ermenistan galibiyeti (beraberliği yetmiyor)
Fransa galibiyeti(beraberliği yetmiyor)
İskoçya'nın 2.liği gerekiyor.

Özet:
Azerbaycan'ı yenersek bize gerekli sonuçlar (en az 3 tanesi)
İrlanda-Ermenistan 0 veya 2
Slovenya-Sırbistan 1 veya 0
Fransa-Bosna        1 veya 0
Litvanya-Çek C     1 veya 0  veya İspanya-İskoçya 2

Azerbaycan'la berabere kalırsak bize gerekli sonuçlar (en az 3 tanesi)
İrlanda-Ermenistan 2
Slovenya-Sırbistan 1 veya 0
Fransa-Bosna        1
Litvanya-Çek C     1  veya İspanya-İskoçya 2

Sonuç olarak B, C, D ve I gruplarında oynanacak maçlar sonunda bu 4 grubun en az 3'ünden gelecek takımlardan daha iyi olmalıyız ki seri başı olalım.

Not: Şu anki katsayılar ve Salı günü sonrası muhtemel değerler:

27 Eylül 2011 Salı

Kupa Finalisti 5-8 bitirirse

Kupa'da finale çıkan takımlardan biri normal sezonu 1.bitirip CL vizesi aldıysa ve diğeri de 5.-8.sıralar arasında bitirdiyse, 5-8 arasında bitiren takım Avrupa Ligi'ne giden 1.takım olacaktır. Yani, gruplardan önceki eleme turundan. Bu durumda 5-8 arasında oynanan maçlarda alacağı sonuçların Avrupa Kupası'na gitmesinde hiçbir etkisi olmayacaktır. Bu süreçte Kupa finaline odaklanırken Play-Off turunda oynayacağı maçları formalite halinde görmesi kaçınılmazdır.
Hatırlatma: 5 sezonun 3'ünde kupa finalistlerinden biri sezon sonunda CL hakkı kazandı.
2006-07 Beşiktaş
2008-09 Beşiktaş
2009-10 Fenerbahçe

22 Eylül 2011 Perşembe

Erteleme Maçları İyice Sıkıştırıyor

12. Hafta oynanması planlanan Trabzonspor-Beşiktaş maçı, aynı hafta (22-23 Kasım) Şampiyonlar Ligi maçları olması sebebiyle ertelenmek zorunda. Aynı şekilde 15. Haftadaki (6-7 Aralık) Trabzonspor-Galatasaray maçı da ertelenmeli.
Bu maçları oynanması muhtemel tarihler:
Trabzonspor-Beşiktaş: 25 Aralık 2011 Pazar (24 Aralık Cumartesi de olabilir)
Trabzonspor-Galatasaray: 14 Aralık 2011 Çarşamba (Salı ya da Perşembe de olabilir)
Not: Lig maçı oynanmayan tarihlerde Beşiktaş'ın Avrupa Ligi maçları olduğundan, Trabzonspor-Beşiktaş maçının, Trabzonspor-Galatasaray maçından sonra oynanma durumu ortaya çıkıyor.

12 Eylül 2011 Pazartesi

İlk maçı son şampiyon oynar (mı)

Süper Lig'de son yıllarda uygulanan sezonun ilk maçını bir önceki sezonun şampiyonunun oynaması istenen bir uygulama mı yoksa biraz da zorunluluk mu? Bu seneden geriye dönelim: (2012-13 ve 2013-14 sezonları sonradan eklenmiştir)

2013-14
14 Ağustos 2013 Türkiye-Gana
21 Ağustos 2013 F.Bahçe-Arsenal
22 Ağustos 2013 Tromso-Beşiktaş
22 Ağustos 2013 Kukese-Trabzonspor
İlk haftanın ardından diğer takımların Avrupa Kupası maçları olduğu için son şampiyon Galatasaray maçını haftanın sonunda Pazartesi günü oynuyor.

2012-13
15 Ağustos 2012 Avusturya-Türkiye
21 Ağustos 2012 S.Moskova-F.Bahçe
23 Ağustos 2012 Bursaspor-Twente
23 Ağustos 2012 Trabzonspor-Videoton
İlk haftanın ardından diğer takımların Avrupa Kupası maçları olduğu için son şampiyon Galatasaray maçını haftanın sonunda Pazartesi günü oynuyor.

2011-2012
6 Eylül 2011 Salı Milli Maç
14 Eylül 2011 Çarşamba İnter-Trabzonspor
15 Eylül 2011 Perşembe Beşiktaş-Maccabi
Bu durumda Trabzonspor'un maçını Cumartesi'ye koymanız en anlamlısı (Deplasmandan deplasmana gidiyor) Bunun yanında Beşiktaş'a da zaman vermeniz gerekir. Bu yüzden son şampiyon Fenerbahçe'nin maçını daha sonraki bir güne koyulması gerekti. (Haftanın son maçı)

2010-2011
11 Ağustos 2010 Çarşamba Milli Maç
17 Ağustos 2010 Salı BJK-Helsinki
19 Ağustos 2010 Perşembe GS-Karpaty , PAOK-FB, Liverpool-Trabzonspor
Bir sonraki hafta maçı olmayan şampiyon Bursaspor gayet tabi maçını Pazartesi günü oynadı.(16 Ağustos 2010 Bursaspor-Konyaspor haftanın son maçı)

2009-2010
6 Ağustos 2009 Perşembe GS-Netanya , Holved-FB
12 Ağustos 2009 Çarşamba Milli maç
Pazartesi maçlarının da olmadığı bu dönemde sezonun Beşiktaş maçıyla başlaması gayet doğal. (7 Ağustos 2009 İBB-BJK sezon açılış maçı)

2008-2009
20 Ağustos 2008 Milli maç
27 Ağustos 2008 Steaua Bükreş-GS, FB-Partizan
Sezonun açılış günü GS ve FB aynı gün oynadılar. GS 2,5 saat önce oynadı (23 Ağustos 2008 GS-Denizlispor sezon açılış maçı)

2007-2008
8 Ağustos 2007 Sheriff-Beşiktaş
15 Ağustos 2007 FB-Anderlecht, Zürich-BJK
FB veya BJK'den birinin maçını cuma günü oynaması gerekirdi. Beşiktaş'ın bir önceki Çarşamba maçı olduğu için FB ilk maçını 10 Ağustos 2007'de İBB ile oynadı.

Görüldüğü üzere son şampiyonun ligin açılış maçını oynaması gelenekten çok hafta arasında oynanan/oynanacak maçlara bağlı olan bir durum.

10 Eylül 2011 Cumartesi

Kupa Finaline ilişkin sorular

Türkiye Kupası Finali'nin Play-Off sonunda oynanması kararlaştırıldı.
Ligi 9-18 arası bitiren bir takım finale çıkarsa 6 hafta boyunca resmi maç oynamadan bekleyecek mi? Açıklayıcı olması açısından: 6 haftalık süre ne demek? Geçtiğimiz yıllarda lig bitimiyle yeni sezon hazırlıkları arasında geçen süreden daha fazla olan süre.
Bu sürede resmi maç yapmayan takımın temposu düşmeyecek mi?
Finaldeki rakibi play-off grubundan geliyorsa bu tempo farkıyla haksız rekabet olmayacak mı? (Ligi devam eden FC Minsk Gaziantepsor'la eşleştiğinde yapılan yorumları hatırlayın)
Kupa Finaline Play-Off oynamayan 2 takım çıkarsa yine 6 hafta beklemek ne kadar mantıklı olacak? (Statüde kupa finalinin zamanlaması net olarak belirtildiği için final maçının daha öne alınması zor gibi)
Ligden düşen takımlardan biri finale kalırsa ve bu takımların yabancı oyuncularında "küme düşerse serbest kalır" maddesi sonucu kulüpten ayrılırsa, o takım finalde eksik yabancı ile mi oynayacak?
Hatırlatma: Son 5 sezonun 3'ünde finalistlerden birisi ligde ilk 8'in altındaydı

4 Eylül 2011 Pazar

O gol kime atıldı


Grupta kalan 3 maçımızı da kazanırsak 2.lik puanımız:
Azerbaycan 6.olursa 19
Kazakistan 6.olursa 16 oluyor. Diğer gruplarda 2. sırayı alabilecek takımların 16 ve üzerinde toplayabilecekleri (6. takım hariç) puanlar tabloda belirtilmiştir.
(Not: Hesaplar yapılırken 2.lik için 16 veya üstü puan toplama ihtimali olan takımların, bu ihtimali bulunmayan takımları yendiği varsayılmaktadır). Görülüyor ki 2. sırada bitirip de 20 puan alabilecek takım yok. 19 puana ise Norveç ulaşabiliyor ki aslında bu da çok kolay değil zira Danimarka'nın hem Norveç'e hem de Portekiz'e kendi sahasında yenilmesi biraz zor.
Buradan çıkaracağımız sonuç:
Kalan tüm maçlarımızı yenersek ve Azerbaycan-Kazakistan maçı da berabere biterse bizim için Play-Off yolu gözüküyor. Bu durumda Azerbaycan'ın Belçika'ya attığı gol biraz da en iyi 2. olarak direk gitmemize engel olan gol olmuş oluyor. O gol olmasa da grubu 2. bitirme ihtimalimiz yüksekti. Play-Off'a kalan 8 takımın eşleşme şekli ise FIFA sıralamasına göre. Ağustos sonu itibarı ile incelediğimizde:
C Grubu: Slovenya
E Grubu: Hollanda, İsveç
F Grubu: Hırvatistan, Yunanistan
G Grubu: İngiltere Karadağ
H Grubu: Portekiz, Danimarka, Norveç
takımları FIFA sıralamasında Türkiye'den daha üstte. Yani seribaşı olamama ihtimalimiz yüksek. Belki Azerbaycan'ın Belçika'ya attığı gol bizim Avusturya'yı deplasmanda yenme zorunluluğunu ortadan kaldırdı ama çok daha zorluk rakiplerin önüne atabilir.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

F.Bahçe ne istiyor?

Dün ve bugünkü açıklamalarla F.Bahçe birçok birimiyle Bank Asya 1.Lig'de mücadele etme isteğini kamuoyu ile paylaştı. Resme biraz dikkatli baktığımızda kendimizce mantıklı çıkarımlar yapabiliriz. Sürece tek tek bakalım: (Kendi yorumlarımdır)
1- Federasyonun şike ile ilgili yaptığı ilk hareket ligi ertelemek oldu.
2- Etik Kurulu'nun klasörleri incelemesi sonucunda TFF Yönetimine sunduğu rapor. Basın açıklamasında bu rapordan okunan kısımlara göre bazı maçlar için uygunsuz durumlara kanaat getirilirken, bazı maçlar için getirilememiş. Ancak kamuoyu bunların hangi maçlar olduğunu bilmiyor. TFF Başkanı da zaten ceza verilmemesinin sebebini eksik kanaat/delilden ziyade savunma hakkının kullanılamaması olduğunu ima etti. (veya ben öyle anladım)
3- Herhalde, UEFA Türkiye'de yaptığı görüşmeler sonunda edindiği bilgiler sonucunda Fenerbahçe üzerinde yoğun şüphe gördü ki TFF'den aslında bir nevi güvence istedi. Ancak bu güvencenin ardından kendi görüş açısına göre olabilecek ters sonuçlarda TFF'yi de cezalandırabileceğini belirtti.
4- TFF, F.Bahçe'yi Avrupa Kupaları'ndan men etti. Bu noktada Etik Kurulu Raporu'nun, TFF için önemli bir kılavuz olduğunu düşünüyorum. Bence F.Bahçe ile ilgili çıkarılan sonuçlarda en az %51 şuçsuz kanaati olsaydı, TFF'nin men etme kararı almazdı. Demek ki en az %51 ihtimal F.Bahçe'nin suçlu olduğu düşünülüyor ki bu karar verildi.
5- Bunu gören F.Bahçe yönetimi, sezon içinde düşme ihtimalinin çok fazla olduğunu düşünüp yaptığı açıklamalarla bu süreci hızlandırmayı ve 1 sene kazanmayı öngörüyor olabilir ki çok mantıklı.
6- UEFA'nın Trabzonspor'u Şampiyonlar Ligi'ne alması ise UEFA'nın bu konuda aldığı bilgiler sonucunda şüphesinin bulunmadığını gösteriyor.
Dediğim gibi bunlar benim kafamdan geçirdiğim düşünceler (senaryolar)
Federasyon Bank Asya 1. Lig'de ilk 5 haftanın programını yayınladı. F.Bahçe bugün şike itirafı yapsa da bu sene Bank Asya'dan başlar mı sorusuna karşı kafamda olumsuz yanıtlar beliriyor.
Dikkatimi çeken bir nokta da şu: F.Bahçe kulübü Süper Lig'de devam etse dahi bazı oyuncularını satma kararı aldı. Bu şike soruşturma süreci olmasaydı ve F.Bahçe de geçen sezon ligi 5. bitirip Avrupa'ya gidemeseydi yine bazı oyuncularını satacak mıydı?

26 Ağustos 2011 Cuma

Play-Off ne zaman açıklanacak?

http://www.tff.org/default.aspx?pageID=201&ftxtID=13270 adresinde görüleceği üzere ligi 5-6-7-8.sırada bitirenler için tanımlanan play-off'ta "çift maç eleminasyon" tanımı yapılmış. Ajansların bir çoğu bu 4 takım arasında mini-lig oluşturulacağını söylüyor. Federasyonun kararı ne bilmiyorum? Kişisel görüşüm Federasyon da mini-lig kararı vermiş olabilir fakat yanlışlıkla da olsa "çift maç eleminasyon" sözünün geçmesinin Federasyonu bağlayacağı düşüncesindeyim. (Acele ile mi yazıldı o metin?)
Sezon sonunda 5-8 arası için mini-lig düzenlenirse ve ardından bir kulüp itiraz ederse ligin tescili bile riske girer düşüncesindeyim.
Eğer ki, bu ibare bugün değiştirilirse fikstür çekiminden sonra yapıldığı için hukuksuz eylem statüsüne de girebilir. (Fikstür çekimi ligin başlaması olarak değerlendirilirse) Bence bu konunun tartışılması gerekir.
Ayrıca Süper Lig'in statüsü için TFF'nin resmi sitesine girdiğimizde Play-Off'la ilgili sadece planlama sorumlusunun fikstür çekimi sırasındaki açıklamaları yazıyor. Mesela puanların 2'ye bölüneceği belirtilmiyor. Ayrıca hala eski statü gözüküyor.
http://www.tff.org/default.aspx?pageID=350

23 Ağustos 2011 Salı

Taraftar, Matematik, Teknik Direktör, Federasyon, Kulüpler

Yazıya başlarken dün akşam Güntekin Onay'ın yaptığı tanıma yer vermek istiyorum. Bir organizasyon düzenlenirken daha çekici olmasından önce daha adil olmasına dikkat edilmesi gerekir, yorumu yaptı ki günlerdir aklımda uçuşan fikirlerin özeti gibi oldu. Duygularıyla hareket eden taraftarların içindeki ateşin devamlılığı için gerekli ön şart -çoğu zaman farkedilmese de- oyunun adil oluşudur. Çünkü taraftarlar büyümüş çocuklar (Ali Ece'nin sözü) gibidir ve çocuklukta oynanan oyundan zevk alınabilmesi için kuralların adil olması ve uygulanması gerekir.
Bu kısımdan itibaren konuyu değişik boyutlarıyla inceleyeceğim

Taraftar Algısı


Eskiden oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası (gerçi şimdi Süper Kupa adıyla düzenleniyor) maçlarında lig şampiyonu ile kupa şampiyonu oynardı. Bu maçı kupa şampiyonu da kazansa da, lig şampiyonunun o senenin en iyi takımı olduğu görüşü değişmezdi. Benzer bir durumu Galatasaray'ın Süper Kupa'yı kazanması ile de açıklayabiliriz. FIFA da benzer şekilde düşünüyor ki kıtalararası turnuvaya -Süper Kupa'dan bağımsız olarak- Şampiyonlar Ligi şampiyonunu çağırıyor. Kazanılan şampiyonlukların ardında yatan sebeplerden bir diğeri de geçirilen süreçlerdir. Örneğin yine Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanması zihinlerde Süper Kupa'yı kazanmasından çok daha fazla yer etmiştir. Çünkü UEFA kupasını kazanmanız için birçok maçı kazanmanız ve turu geçmeniz gerekirken, Süper Kupa için tek maçtaki anlık performans yeterli olabiliyor. Bu durumda yeni Play-Off düzeninde 34 haftanın liderinin gönüllerdeki yeri Play-Off şampiyonundan çok daha fazla kabul göreceğini düşünüyorum.


En ideal rekabet lig
Kupalarda (Yerel kupalar ve Avrupa kupaları) kura, eleme, penaltı atışı gibi şansa dayalı faktörler yer almakta. Bunun en önemli sebebi bu organizasyonlarda lig organize edebilecek kadar zaman olmamasıdır. Eminim ki diğer kupa organizasyonlarını yapanlara sorsanız ve zaman kısıtı olmasa onların da fikri lig şekline dönmesidir. Lig dediğimiz organizasyon tüm takımların birbirleriyle iç ve dış sahada oynadığı sistem şu an için en ideal rekabettir. Lig sonundaki play-off bana basketboldaki "All-Star 3'lük Yarışma"larını andırıyor. Onda da her bölgedeki son top 2 katı değerinde sayılır ve olaya heyecan getirir. O yarışmayı 2'lik toplarla kazanan belki o an alkışlanır ama gönüllerde ne kadar yer alır tartışılır. Zaten All-Star'ın amacı da en iyiden ziyade olayın show kısmını yansıtmaktır.

Matematiksel Tarafı
Olayın matematiksel yönüne gelirsek öncelikle ilk 34 haftalık sürede alınan puanların yarısının taşınması öncelikle bu periyodun heyecanının düşmesine yol açacaktır. Bu etap adeta son 6 maç için hazırlık kısmı anlamına gelmeye başlıyor. Örnek 4 adaylı bir ligde 4. hafta sonunda adaylardan biri 1 puanda olsa ve diğer 3 takım 12 puanda olsa herhalde o andan itibaren bir sonraki sezonun planlarını da yavaş yavaş yapmaya başlar. (Yani durumu kendi bile o kadar umutsuz görür) Hele ki bu fark ilk yarının ortalarına doğru devam ederse umutlar 0'a yakınsar. Bu durum play-off öncesinde oluştuğu taktirde ise kendi göbeğinizi kendiniz kesebiliyorsunuz ve önünüzdeki 3 şampiyonluk adayını da sadece kendi maçlarınızı kazanarak geçebilirsiniz. Bu durum 34 haftalık periyodun öneminin ne seviyeye indiğini gösterir.

Takımlar Puan
A 72
B 72
C 72
D 61


Play-Off Puan Durumu
A 36
B 36
C 36
D 31


A, B veya C takımı Play-Off'taki 6 maçın 4'ünü kazansa ve ligdeki 11 puan avantajı olsa dahi rakibinin (D takımının) şampiyonluğu için ipleri eline alamıyor. Bu da normal sezon için motivasyon kaybıcdemek. Sonuç olarak 6 haftanın heyecanı 34 haftanın heyecanını bitirmektedir.

Aralarında maç kalması kalmaması heyecanı etkiliyor
Geçen sezon 23. haftasından itibaren Fenerbahçe ve Trabzonspor'un puanları eşitlendi ve o haftadan itibaren bu 2 takım birbirlerinin de maçlarını çok daha yakından takip etmeye başladılar. Burada yaşanan heyecanın altında, aslında bu iki takımın aralarında oynayacak maçları olmaması vardı. Eğer aralarında oynayacakları maç olsaydı bu kadar yoğun takip edilmezdi ve birçokları bu maça kilitlenirdi. Play-off olduğu için lig boyunca en çok söylenmesi beklenen sözün "Zaten aralarında maç oynayacaklar" olacağını düşünüyorum.

Bunun yanında Play-off döneminde oyuncularda oluşabilecek sakatlık,ceza ve formsuzluk gibi durumlar oynadığı takımın gücünü azaltmanın yanında rakibinin de gücünü görece olarak artırmış oluyor. (Fizikteki bağıl hareket gibi 2 katı etkiliyor) Bu durumda play-off'un değeri artarken, ligin ilk kısmının değeri yine azaltmış oluyor. Hele ilk 17 hafta için heyecan eskisi gibi olmaz.

Federasyon

Alt sıralarla oynanan maçların bizim gözümüzde değeri yok
Ligin sonuna play-off kuyruğu takmak, güçlü takımların alt sıralardaki takımlarla oynadığı maçların değer ve önemini azaltmak demektir. Aslında TFF bu kararıyla ligin orta ve alt kısmında olan takımlarla üst kısımdaki takımların arasındaki maçların belirleyiciliğini azaltarak bu takımlar arasında büyük fark olduğunu kabul etmiş olmuyor mu? Bu sistemi gören gören yabancı oyuncular orta ve alt kısım takımlarına gelirken TFF'nin böyle bir kabulü olduğunu düşünebilirler. Tabi şu da unutulmamalı; liginizin değeri ortadaki takımların becerisi kadardır. Sonuçta bu kısımdakiler üstü ne kadar zorlarsa üst taraf Avrupa Kupaları'nda o kadar başarılı olur.

Planlı mı Acelecilik mi?
Federasyon Başkanı bu zor dönemde bu fikrin kendilerinden çıktığını söyledi. Kararları bu acelecilikle veren Federasyon örneğin yarın milli takım teknik direktörünü gönderilirse ve yerine başka biri ile anlaşıp bu sene deneyeceğiz olmazsa seneye vazgeçeceğiz mi denecek? Plan-proje gibi kavramlardan bahsederken acaba mı diyeceğiz?
Bir de bu kadar acil karar verilirken (galiba arada yılbaşındaki 1 hafta sonu var) Ocak-Şubat ayında oluşabilecek kar yağışı hesaplandı mı ve maç ertelenmesi durumunda takvim yetişmezse kalan maçlar Euro 2012 sonrasına mı ertelenecek?(!)


Teknik direktörler
Sene başı antrenman temposu ve strateji
TFF-Kulüpler toplantısı çıkışında Galatasaray dışındaki takımların destek verdiği belirtildi. Acaba bu kulüplerin başkanları bu desteği vermeden önce teknik direktörlerine danıştı mı merak ediyorum. Nasıl ki futbol takımlarının bir kısmı maça hızlı girip işi erken bitiriyor, bir kısmı da rakibi bekleyip 2. yarıda sonuca gitmeye çalışıyorsa, bunun daha büyük halini lig stratejisinde de mevcuttur. Her takımın form tutmayı öngördüğü dönemler olur. Sene sene başı antrenman programları Play-Off'suz sisteme göre yapıldıysa bu takımlar mağdur olmadı mı şimdi?
Ayrıca Zico'nun FB'nin başında olduğu dönemde Rıdvan Dilmen şöyle diyordu: "Zico'nun taktiği 6 maç için doğru 28 maç için yanlış. GS için ise tam tersi (Gerets veya Feldkamp dönemi) geçerli yani 28 maç için doğru 6 maç için yanlış" demişti. Peki teknik direktör taktiğini Play-Off suz bir dönem için kurguladıysa ona haksızlık olmadı mı? (Başkanlar kabul ettikten sonra teknik direktörler...)

Kulüpler
Bilet alın dekoder alın
Yıldırım Demirören bütün kulüpler adına kombine ve dekoder alın şeklinde beyanat veriyor. Bu dönemin Türk Futbol'unun yerlere düştüğü bir periyot olduğunu belirtti. Aklıma 2001 yılı geliyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük krizinin olduğu dönem. Hatırladığım kadarıyla o dönemde kapanan bir kulüp olmadı. (üst düzey kulüplerde) Ancak işini kaybeden, iflas eden ve bundan etkilenen milyonlarca vatandaşımız oldu. Aynı dönemde ve sonrasında ise dönemsel olarak fiyatı artan kalemler arasında maç bileti ilk sırada yer alıyor. (aşağıda linkleri bulunabilir, bir çok ayrı sitede yine benzer haberler var) Vatandaşın zor gününde yanında bulunmayıp da futbolun bu zor gününde böyle bir talep için ne denir bilemiyorum.
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/173031.asp
http://arsiv.zaman.com.tr/2002/01/02/ekonomi/h14.htm
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2001/10/01/35322.asp

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Bombayı patlattım...

TRT Spor Haydi Maça Programı...




Amir-memur vs ticari ilişki

Bursaspor-Anderlecht maçının başlarında televizyon yayınında Ertuğrul Sağlam'ı yedek kulübesi önünde gösterdi. Görüntü üzerine ev halkı Sağlam'ın gömleğinin kalitesinden bahsederken ben pek farkedemedim çünkü o sırada yedek kulübesinin üzerinde ve iç kısmında yer alan "Acıbadem Hastanesi" reklamına takılmıştım. Bu olay beni 29 Haziran'da Mehmet Ali Aydınlar'ın seçilmesine, aklıma gelen soruya götürmüştü. Çünkü kurucusu ve yönetim kurulu başkanlığını yaptığı işletmenin geçtiğimiz sezonlarda birçok stadda saha kenarı reklamlarını görüyordum. Acaba bu durum önümüzdeki sezon da devam edecek miydi? O an cevabımı almış oldum.

Federasyon Başkanı kulüpler ile amir-memur ilişkisinin yanı sıra zaman zaman da (PFDK ve Tahkim vasıtasıyla) hukuki ilişkisi içinde. Bu noktada yapılan ticari anlaşmalar benim dilimde kekremsi bir tat bırakıyor. Kişisel fikrim Aydınlar'ın dürüst bir kişiliği olduğu ve kesinlikle bu tür ilişkilerde art niyetli davranmayacağı yönünde. Ancak kurallar belirlenirken ilgili kişinin iyi niyetli olmasından ziyade kötüye kullanılmasının önüne geçilmesi önşart olmalıdır. Örnek vermek gerekirse stadyumlarda maça giden taraftarların çok büyük çoğunluğu efendice maçını izleyen kişilerden oluşsa da, art niyetliler olabileceği ihtimaliyle stadlara (her insanın yanında olması doğal olan) bozuk para, çakmak gibi cisimler alınmıyor.

Bu ilişki sadece Federasyon-Kulüp yönünde değil Kulüp-Federasyon yönünde de sıkıntılara yol açabilir. Örneğin Bursaspor kulübünün, (yukarıda ismi geçtiği için yazıyorum, burada başka kulüp de olabilir) hatalı karar verdiğini düşündüğü Federasyon Başkanını eleştirmeden önce aklına, sene başında yaptığı veya önümüzdeki sezon yapmayı planladığı bu tür sponsorluk anlaşması gelip de susması bahsettiğim ilişkinin çarpıklığını gözler önüne serer.

Federasyonun birçok kurulu var. Bunlardan birisi Merkez Hakem Kurulu. Bu kurula da bağlı yüzlerce hakem var. Bir an düşünün: Bu hakemlerden birisine ait bir şirketin saha kenarı reklamı olarak yer aldığını, o hakemin ilgili takımın maçında sahaya çıktığını ve bunun bütün ülke tarafından bilindiğini. O hakemin ilgili takım lehine yaptığı ilk masum hatada birbirimize gireriz. Alt kademedeki bir olay bu denli karın ağrısı oluşturursa üstteki problem büyüklüğünün çok daha net ortaya çıktığı görüşündeyim.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Madrid 4 - Barcelona 1 (Vuelta Supercopa de España 97/98)

İlk maçtan hemen önce bundan önce Süper Kupa'da oynanan son Barcelona-Real Madrid maçını (1. maçı) yayınlamıştım. Rövanşını ise bugünkü rövanş öncesi yayınlıyorum. O günlerden aklımda kalan Ronaldo'nun Barcelona'dan ayrılması sonucu onun yerine transfer edildiği söylenen Rivaldo'yu izleyişim ve hayal kırıklığım. (Gerçi sonradan takıma alıştıkça performansını artırmıştı). Takımın başındaki ilk döneminde bu ağır yenilgiyi alan Van Gaal ise sezon sonunda şampiyonluğa ulaşacaktı. Yanlış hatırlamıyorsam o dönemde de maçlar Kanal D'den yayınlanmıştı.



21 Temmuz 2011 Perşembe

Şike Soruşturması olmasaydı...

18 gün önce kamuoyuna duyurulan şike soruşturması tüm heyecan ve gerilimiyle devam ederken, soruşturma olmasaydı 2 Temmuz akşamında futbol hakkında düşünülenler şu halde olabilir miydi:
- Federasyon muhtemelen geçtiğimiz hafta fikstür çekimini yapmış ve taraftarlar derbilerin zamanını şimdiden ajandalarına yazmışlardı.
- Mehmet Ali Aydınlar'ın federasyon başkanı seçildikten sonra canlı yayında söylediği projelerden biri olan Türkiye Kupası'nın statüsü tartışılyor ve belki de karar veriliyordu. Şu anki görüntüye göre (lig de ertelenirse) tek maçlı eliminasyona -en azından bu sene- dönülecekmiş gibi duruyor.
- TFF kongresinde kapalı kapılar ardında konuşulan Ankaraspor'un Bank Asya'ya mı yoksa Süper Lige'mi geleceği gündem maddesi olabilirdi. Ankaraspor için verilebilecek karar ilgili ligi 19 takıma çıkardığından 36 maç ama 38 haftalık lig ihtiyacı doğuruyordu. (Her hafta bir takımın bay geçmesi)
- Sporda şiddet yasası gereği çıkması planlanan elektronik biletlerin yasanın çıkışından itibaren bir yıl içinde uygulamaya geçişi. (14 Nisan 2012'de uygulanacak mı yoksa 2012-13 sezonunda mı başlanacak)
- F.Bahçe-Shaktar Donetsk maçında sahaya giren taraftarların bireysel ceza alıp almayacağı tartışılabilirdi. (bu soruşturma olmasa sahaya girme olur muydu, o da başka bir tartışma)
- Ligin yayıncı kuruluşu sezonunn başlangıcı ile ilgili reklamları birçok kanalda dönecekti belki. Hatta alışveriş merkezlerinde kampanyalarının tanıtımına tenıklık edecektik.
- Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nin yayıncısının da reklamlarını görebilirdik.
- Her sene logaritmik artan fiyatlara rağmen kombine bilet satışlarındaki gidişat memnunlukla haberlere yansıyabilirdi.

7 Mart 2011 Pazartesi

Derbi: Cuma günü olması ilk değil

Galatasaray-Fenerbahçe maçının 18 Mart Cuma gününe programlanması, Cuma günü derbi mi olur sorusunu gündeme getirdi. Geçmişe baktığımızda derbilerin bir kaç defa sebepli-sebepsiz Cuma günü oynatıldığını görüyoruz:
1995-96 22 Mart Galatasaray-Fenerbahçe: Yine bir 26. Hafta maçı. Souness yönetiminde lig için iddiası kalmamış Galatasaray ile şampiyonluk için çekişen Fenerbahçe'nin o dönem patates tarlasını andıran Ali Sami Yen'de oynadıkları maç. Bu maçın neden Cuma oynandığını hatırlamıyorum. (Sonrasında Türkiye-Avrupa Kupası maçı da yok). Galatasaray 2-0 kazanmıştı

1996-97 15 Kasım Galatasaray-Beşiktaş
Takip eden Salı günü Valencia ile UEFA Kupası 3. turu ilk maçında deplasmanda oynaması nedeniyle Cuma günü oynandığını düşündüğüm karşılaşma olmuştur. Maç Hakan Şükür ve Ertuğrul Sağlam'ın karşılıklı golleriyle 2-2 bitmişti.

1997-98 5 Eylül Fenerbahçe-Galatasaray:
1997-98 5 Eylül Beşiktaş-Trabzonspor:
Bu 2 maçın Cuma günü oynanmasının sebebi ise sonraki hafta arasında San Marino maçının olması. Fakat daha da ilginç olanı bu maçların 2'sinin de 90 dakika televizyon yayınının bulunmaması. Çünkü o dönemde F.Bahçe ve Beşiktaş BİMAŞ kanalları ile anlaşıp havuz dışında yer almayı reddetmişlerdi. Bu sebepten bu maçların 3 dakikalık görüntüleri yayınlandı. Hatta F.Bahçe'nin o sene 2 maç hariç iç saha maçlarına kamera dahi girmedi. İlginç ki ne ilginç. Bu arada maçları Fenerbahçe 3-1, Beşiktaş ise 3-0 kazandı.

1999-2000 14 Nisan Beşiktaş-Galatasaray:
Bu maçın Cuma oynanmasının sebebi ise ertesinde 20 Nisan'da Galatasaray'ın Leeds deplasmanı olmasıydı. Fevzi'nin ayağının altından kaçırdığı topla hatırlanan maç 1-1 bitmiş, Galatasaray şampiyonluk yolunda büyük avantaj sağlamıştı.

31 Ekim 2003 Beşiktaş-Galatasaray
Ertesinde Beşiktaş’ın Sparta Prag’ı konuk edeceği ve Galatasaray’ın da Olympiakos deplasmanına gideceği karşılaşma her 2 takımın da dinlenebilmesi adına Cuma günü oynanmıştı. Maçın skoru 0-0'dı.

27 Şubat 2011 Pazar

Trabzonspor-Kayserispor maçının ardından

Maçın skoru ve gollerin sıralaması 1998-1999 sezonu Galatasaray-İstanbulspor maçını anımsatmıştır. Ligin 21. haftasında oynanan maçta son 10 dakikaya 2-1 önde giren Galatasaray normal süre dolduğunda 3-2 yenik duruma düşmüştü. Ardından 90+2'de gelen golle beraberliği yakalamış, hatta sonra da 1 topu direkten dönmüştü. Skorun gelişimi de bugünkü gibiydi. Ayrıca o günkü İstanbulspor kadrosunda Aykut Kocaman da yer alıyor ve o gün forma giyiyordu.
Bir de Fenerbahçe-Schalke maçı var ancak oradaki skor gelişimi biraz daha farklı olmuştu.

Matematiği böyle kullanmayın

Bugünkü ajanslarda yer alan haberlerden biri de Aykut Kocaman'lı Fenerbahçe'nin performansının Daum'lu takımdan 6 puan daha iyi olduğu şeklinde. Sayılar bir çok şeyi gösterirancak onları işinize geldiği gibi göstermemek gerekir. Geçtiğimiz sezon Fenerbahçe'nin ortalama puanının en kötü olduğu haftanın seçilmiş olması işin arkada kalan tarafı. 23.haftalarda Daum 1,96 puan ortalaması ile oynarken bu sene Aykut Kocaman'ın ekibi 2,22 puan topladı. Sezon sonu ise ulaşılan puan 2,18 olmuştu. Kalan 11 haftada bu ortalamaya ulaşmak için kalan kredi 10 puan.
Benzer yönde hareketi Aykut Kocaman sezon başında "Alex ile son 5 sezonda 1 şampiyonluk yaşandı" sözüyle yapmıştı. Çünkü Alex ile toplamda 6 sezonda 2 şampiyonluk kazanılmıştı. Geçen sene Rijkaard da "Bir önceki sezon 5. olan takım, bu sene 3.oldu" demişti.

24 Şubat 2011 Perşembe

Fikstür Avantajı 22. Hafta 2010-11


Spor Toto Süper Lig 21. Haftada oynanan maçlar sonunda lig sonu için hesaplanan puan cetveli üstteki halini almıştır. Hesaplama sistemi http://mucahitsarnik.blogspot.com/2011/01/fikstur-avantaj-18-hafta-sonu.html adresindeki yazıda ayrıntılı şekilde bulunabilir.

Not: G.Birliği alt gruptan orta gruba terfi ettirilmiştir.

20 Şubat 2011 Pazar

Kural Sorgulaması 2

Basketboldaki bir takımın faul limiti kuralı gibi, futbolda da belli sayıda faul karşılığında ceza uygulamasına gidilmelidir. Örneğin bir takım yaptığı 8 (rakam farklı da olabilir) faul karşılığında eğer hiç sarı/kırmızı kart görmediyse rakip takım lehine penaltı/serbest vuruş gibi bir uygulamaya gidilebilir. Bu ceza uygulaması sert oyunculardan ziyade sert oynayan takımlara karşıdır. Bunun bir örneği kart sayısı belli bir sayıdan fazla olan takımlara para cezası verilmesi şeklinde uygulanmaktadır.

Önerdiğim cezanın şekli konusunda daha değişik uygulamalara da gidilebilir ancak temel felsefe sertliğe karşı takımları cezalandırmaktır.

15 Şubat 2011 Salı

İbrahim, "Üzülme"

Kafamdaki oyun planına bir türlü uyduramadığım oyuncu İbrahim. Özellikle hücumda hakemlerin görmediği taraftan rakibini çekerek kendini ona yapıştıran hareketleri ile zaman zaman faul aldıran. Ancak savunmada yaptığında da mesela Danimarka deplasmanında rakibe penaltı kazandıran ve muhtemel bir galibiyetin önünü tıkayan hareket. Hala gözümün önünden gitmiyor. Daha fazlasını da söyleyebiliriz...

Ama bunların hiç birisi onun "Bayrak adam" rolünü kafamdan silmiyor. Bayrak adam kavramının yok oluş sürecini izleyebilen bizim kuşağın gördüğü son temsilcilerdendi. Beşiktaş'ta oynadığı süreyi bir kulüpte geçirmiş ve şu anda Süper Lig'de oynayan başka oyuncu yokken, onu sadece çalışkan, istikrarlı olarak tanımlamak yetmiyor. "X kuşağı"nın bir temsilcisi olarak belki de "Y kuşağı" tarafından algılanamayan bir kişilik. 2000 yılındaki Beşiktaş-Barcelona maçı bana yeni başlayan üniversite ve yurt hayatımı anımsatırken bir yandan da İbrahim'in rakibin sağ kanadını sürklase edişini gözümün önüne getiriyor.

Dünkü olayla ilgili teknik direktörün raporunun etkili olduğu söylenirken aklıma şu geliyor: Schuster bu oyuncunun sözleşmesinin feshedilmesini istediğine göre yarın stadın yapımına da karışır mı veya kulübün kullanacağı kredinin miktarına? Bir maaşlı çalışan kulübün aldığı bu tarz bir kararda en büyük etkense -ne derece etken olduğunu bilmiyorum- problem sandığımızdan da ciddidir.

Ayrıca bir oyuncunun sözleşmesini tek taraflı feshetmeniz onun Beşiktaş kulübünde bulunmasının doğru olmadığına karar vermeniz demektir. Bu noktadan sonra oyuncu artık serbesttir. "Kovduktan" sonra oyuncu ile kulübün tesislerinde basın toplantısı yapmak hangi mantığa sığar?

Ya peki kulübün demokratik kuralları olduğunu söyleyip de (2 gün önce belirttiği federasyonun demokratik olmamasına gönderme yaparak), bugün son maçta federasyondan jübile için özel izin istenmesi hangi demokratik anlayışa sığar? Jübile yapmayı bu kadar çok istiyorsan bunu o sözleşmeyi feshetmeden önce düşünecektiniz. Ha bu arada başkan, Beşiktaş'ın son maçı Gaziantepspor ile deplasmanda.

Fikstür Avantajı 21.Hafta 2010-11


Spor Toto Süper Lig 21. Haftada oynanan maçlar sonunda lig sonu için hesaplanan puan cetveli üstteki halini almıştır. Hesaplama sistemi http://mucahitsarnik.blogspot.com/2011/01/fikstur-avantaj-18-hafta-sonu.html adresindeki yazıda ayrıntılı şekilde bulunabilir.

13 Şubat 2011 Pazar

Fenerbahçe-Kayserispor (geçmiş üzerine)

Bu akşamki Fenerbahçe-Kayserispor maçının zor ve çekişmeli geçmesi beklenirken, Kayserispor'un en farklı mağlubiyetleri aldığı takımın Fenerbahçe olması işi daha bir ilginç kılıyor.1994-95'te 8-1, 2004-05'te 7-0'lık skorla Kayserispor adına tarihin sayfalarına en farklı lig mağlubiyetleri olarak geçiyor. Özellikle 8-1'lik skorun F.Bahçe adına kötü geçen bir sezonda, olağanüstü genel kuruldan 3 hafta önce ve İzmir'de oynanan cezalı bir maçta oluşmuş olması da diğer bir ayrıntı.

Farkı farketmek

Sivasspor ligde son 2 maçını 1'er gol farkla kaybetti ve son dakika golleriyle kaybetti. (Bursaspor ve Trabzonspor maçlarını) Bu benzerliğe odaklanıp eksik yönlerini bulmaya çalışması ve önümüzdeki maçlara hazırlanması kuvvetle muhtemeldir. Fakat benim fikrim bu 2 maçın birbirinden farklı olmasıdır. Hem de bayağı farklı.
Çünkü geçen hafta Sivasspor'un yenik oynadığı süre toplam 8 dakika iken bu hafta bu 80 dakikadır. Oyun içindeki aksiyonlarda yer alan bu etken faktör gözden kaçmamalıdır.

Konsantrasyon

Galatasaray takımı an itibariyle 10 mağlubiyete ulaşmış durumda ki daha ligin bitmesine 13 maç varken tarihte -kötü anlamda- yerini almış oldu. Bu sezon yenilen gollere baktığımızda 26 golün 6'sı maçların ilk 15 dakikasında yenmiş. Bu maçları geri çevirmek de pek mümkün olmamış. (G.Saray bu sene ligde geri düştüğü hiçbir maçı çeviremedi) Büyük takımlar genelde maçlara hızlı başlar ve erken gol bulmak isterler. Bu tabloda ise durum tam tersi. Yaşı 1 asırı geçen bu kulüp bu kadar kısa sürede küçülmediğine göre demekki parçaları oluşturanların bir kısmı bu kulübe küçük geliyor.
7. Hafta K.Karabükspor-G.Saray 2-1 (2 ve 10. dakikalar)
8. Hafta G.Saray- MKE Ankaragücü 2-4 (3.dakika)
14.Hafta G.Saray-Beşiktaş 1-2 (8.dakika)
16.Hafta G.Saray-G.Birliği 0-2 (1.dakika)
21.Hafta G.Antepspor-G.Saray (5.dakika)

10 Şubat 2011 Perşembe

Rüyadaki buluşma gerçekleşiyor

1992 yılının Eylül ayı Avrupa kupaları'nda ilk turda 4 takımla katıldığımız bir mücadeleye sahne oluyordu. (İlk defa 4 takımla katılıyoruz). İlk maçlarda alınan skorlar:

Şampiyon Kulüpler Kupası-Şampiyonlar Ligi:
IFK Göteborg-Beşiktaş: 2-0

Kupa Galipleri Kupası:
Trabzonspor-Turku Turun: 2-0

UEFA Kupası:
Fenerbahçe-Botev Plovdiv: 3-1
GKS Katowiçe- Galatasaray: 0-0


2. maçlar öncesi gördüğüm birrüyada 4 takımımız rövanş maçlarını yan yana yerleştirilmiş sahalarda oynuyordu. Sahalar 2x2 şeklinde yerleştirilmiş ve taç/kale çizgileri arasında küçük mesafeler vardı. (Ankara 19 Mayıs Stadı'nın çevresini bilenler daha rahat canlandırabilirler) Maçlar başladıktan sonra içlerinde en çok gole ihtiyacı olan Beşiktaş 1-0 öne geçiyor ve o anda diğer sahalarda oynayan diğer takımlarımızın oyuncuları maçlarını bırakıp gol sevincine katıldılar. (O sırada rakipleri de durdu!) Devamını pek hatırlamıyorum.

Bugün basketbolda Spor Toto Türkiye Kupası'nda bu 4 takımımız (sponsor destekli halleri ile) yarı finalde mücadele ediyor. Bu 4 takımın oyuncuları ve taraftarları belki de ilk kez (benim rüyamdan sonra!) bu derece yoğun bir şekilde bir araya gelececkler Kadir Has Spor Salonu'nda. İlginç bir buluşma...

18 sene sonra oluşan dörtlü

Futbolda en çok şampiyonluk gören 4 takım an itibariyle basketbolda (sponsor destekleriyle) kupada yarı finale çıkan takımlar oldular. Futbolda bu durum en son 1992-93 yılında gerçekleşmişti. O dönemki skorlar:

Yarı Final
Galatasaray-Trabzonspor 3-0 / 1-3
Beşiktaş-Fenerbahçe 1-0 /1-1

Final
Galatasaray-Beşiktaş 1-0 / 2-2

6 Şubat 2011 Pazar

Fikstür Avantajı 20. Hafta 2010-11

Spor Toto Süper Lig 20. Haftada oynanan maçlar sonunda lig sonu için hesaplanan puan cetveli üstteki halini almıştır. Hesaplama sistemi http://mucahitsarnik.blogspot.com/2011/01/fikstur-avantaj-18-hafta-sonu.html adresindeki yazıda ayrıntılı şekilde bulunabilir.

Spor vs Düşman

Fenerbahçe "Spor" Kulübü'nün aylık dergisinin (Şubat 2011) baş yazısında (Aziz Yıldırım beyanatı) şöyle bir cümle geçiyor. "Taraftarlarımız şubelerimizin tüm müsabakalarında müsabakaya özgü bir şekilde takımını desteklemeli dosta düşmana karşı, takımı ile kenetlenip sahaya nasıl hakim olunabileceğini göstermelidir. Başarıda sevincimiz, başarısızlıkta üzüntümüz ortaktır." Bu cümlede geçen "dosta düşmana karşı" ifadesi dikkatimi çekti. Anlamını teyid etmek için Türk Dil Kurumu'nun sitesine baktığımda "dostları üzmemek, düşmenları sevindirmemek, ele güne karşı"tanımına ulaştım. Bu konuda beni rahatsız eden taraf spor ve düşman kelimelerinin bir arada olmasıdır. Düşmandan kasıt nedir? Bir insanın aklına şöyle bir tarif gelebilr mi?Fenerbahçe'nin başarısını istemeyenler. Bu durumda yakın rakipleri de bu tarifin içine girer mi?

Futbolla ilgili olanların bir kısmının dahi bilinç altına bu düşünceyi yerleştirirseniz insanları gergin hale sokmuş olursunuz. Liderler az konuşarak çok mesaj veren kişilerdir. Liderlerin konuşmaları da verdiği mesajlar irdelenerek analiz edilir. Bu yüzden dikkat etmeliler.

Edit: Bu yazıyı yazmamın sebebi, algımı aktarmaktan ziyade, futbol takip edenlerin olası algısını ve bunların olası sonuçlarını irdelemek içindir.

1 Şubat 2011 Salı

Fikstür Avantajı 19. Hafta 2010-11


Spor Toto Süper Lig 19. Haftada oynanan maçlar sonunda lig sonu için hesaplanan puan cetveli üstteki halini almıştır. Hesaplama sistemi http://mucahitsarnik.blogspot.com/2011/01/fikstur-avantaj-18-hafta-sonu.html adresindeki yazıda ayrıntılı şekilde bulunabilir.

26 Ocak 2011 Çarşamba

Fikstür Avantajı 18. hafta 2010-11


Her sezon ilk yarı bitiminin ardından "Fikstür Avantajı" gündeme gelir. Maçları kolay gözüken takımlar, iç saha dış saha maç adedi, derbilerde ev sahibi olma durumu öne sürülerek avantajlı takımlar konusunda fikirler söylenir. Ben de buna rasyonel değerlendirme yapmaya çalıştım. Kalan maçlarda alınabilecek puanların hesaplandığı tablomdaki sistemi bir örnekle anlatmaya çalışayım:
Öncelikle lig başında takımları 3 kategoriye ayırdım.
Üst grup:(Şampiyonluk adayları) Beşiktaş, Bursaspor, Fenerbahçe, Galatasaray, Kayserispor, Trabzonspor
Orta Grup: (Dişli takımlar, zorlu deplasmanlar) G.Antepspor ,Eskişehirspor, Ankaragücü, Antalyaspor, Karabükspor, İstanbul BŞB ve Manisaspor
Küme Düşme Adayları: Kalan takımlar
Mesela Beşiktaş 19. haftada İstanbul BŞB ile deplasmanda oynayacak. Bundan önce kendi kategorisinde İstanbul BŞB iledeplasmanda oynayan takımlar (Bursaspor, Fenerbahçe, Kayserispor ve Trabzonspor) ortalama 2,5 puan almış. bu durumda Beşitaş'ın (ve henüz İstanbul BŞB ile dış sahada oynamamış Galatasaray'ın da) İstanbul BŞB dış saha maçından 2,5 puan alacağını öngörüyorum. Ancak Beşiktaş'ın bu hafta alacağı sonuç da bundan sonraso için Galatasaray'ın alacağı potansiyel puanı etkileyecektir.
Aynı uygulama bütün maçlara uygulanıyor (tabii ki her takıma yönelik öngörülen puanı için kendi kategorisindeki ortalama göz önüne alınıyor.)
Şu anki öngörüme göre oluşan puan durumu sağ üstte yer alıyor.
Not: 2. Yarının ilk haftalarının ardından kategorilerde değişiklik yapabilirim. (Örnek: Kayserispor bir alt kategoriye düşebilir.)
Not: Galatasaray her ne kadar şampiyonluk yarışı içinde olmasa da, rakiplerinin Galatasaray önündeki taktiği, stratejisi geçmişteki başarılarından dolayı etkilenecektir. Keza benzer şeyler diğer şampiyonluklar yaşamış takımlar için de geçerli olabilir.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Beşiktaş UEFA'da finale kadar giderse?

Ziraat Türkiye Kupası çeyrek final maçlarının 2 Şubat ve 2 Mart tarihlerinde oynanacağı açıklandı. Bundan sonraki planlamalara göre Beşiktaş UEFA Avrupa Ligi'nde finale çıkarsa kupa finalinin ligin bitiminden sonra olma ihtimali var ki bu, bugüne kadar benim Türkiye'de görmediğim bir durum. Bundan sonraki kısım için aradaki haftalara tek tek bakarsak:
8-9-10 Mart: UEFA CL 2.Tur/Avrupa Ligi 4.Tur
15-16-17 Mart: UEFA CL 2.Tur/Avrupa Ligi 4.Tur
22-23-24 Mart: 25 Mart'ta milli maçlar var, Türkiye'nin o tarihte maçı olmasa da yabancı oyuncuların maçları olduğu için o hafta da oynanamaz.
29-30-31 Mart: Türkiye-Avusturya
5-6-7 Nisan: UEFA CL Çeyrek Final/Avrupa Ligi Çeyrek Final
12-13-14 Nisan: UEFA CL Çeyrek Final/Avrupa Ligi Çeyrek Final
19-20-21 Nisan Uygun tarih Ziraat Türkiye Kupası Yarı Final 1. Maç
26-27-28 Nisan: UEFA CL Yarı Final/Avrupa Ligi Yarı Final
3-4-5 Mayıs: UEFA CL Yarı Final/Avrupa Ligi Yarı Final
11-12-13 Mayıs: Uygun tarih Ziraat Türkiye Kupası Yarı Final 2. Maç
18 Mayıs: UEFA Avrupa Ligi Final
20-21-22 Mayıs: Spor Toto Süper Lig 34. Hafta
25 Mayıs: Uygun tarih Ziraat Türkiye Kupası Final Maçı

14 Ocak 2011 Cuma

Şart mıydı sıkıştırmak?

Ziraat Türkiye Kupası 3. hafta maçları günlere yayılırken ilk gün İstanbul'da 3 maç, 2.gün de Ege Bölgesi'nde 3 maç vardı. Her ne kadar ilgi çekmese de hiç olmazsa TRT'yi düşünüp federasyon aynı bölgedeki maçları yayabilirdi. Maçlara gitmek isteyen seyirciler de seçim yapmak durumunda kaldılar. Hatta, Salı günü İstanbul'da maç anlatan Levent Özçelik çarşamba günü İzmir'deydi. Önerdiğim şekilde olsa fazladan yolculuk yapmadan daha rahat olurdu. Benzer durum 2009-2010 sezonu 2 ve 18. haftalarında yaşanmıştı. (5 İstanbul takımının 4'ü içerde oynuyordu)

6 Ocak 2011 Perşembe

Kazım'ın hesabı

Kazım Kazım "ilk yarıda %35 ile oynadım. 2.yarı hedefim %85" demiş. İlk yarı oynadığı süre 175 dakika. Bu hesapla 2. yarı hedef 425 dakika olur. 5 maç bile yapmıyor.