Yıllardır futbolda sezon arasının 40 günden fazla yaşandığı Türkiye’de, bu süre bu sezon malum sebeplerden ötürü 2 haftaya düştü. Maçların bitmesiyle seneyi özetleyen “2011 Yılında Futbolda Yaşananlar” programları” TV programlarının yayın akışında yerini alıyor. Bu tarz programlar bende hep kekremsi bir tat bırakmıştır. Programda Ocak ayından itibaren (doğal olarak bir önceki sezonu kısmi olarak kapsayarak) yaşananlar anlatılır. Zaten ilk anda bir “ne uzak dönemden bahsediyor” hissi doğar. Anlatılanların bu yıl yaşandığını idrak etmek biraz zordur. Üstüne üstlük sezonun başlangıç kısmı da anlatılmadığı için kopuk bir kompozisyon sunar. Ardından Temmuz ayı ile başlayan ve içinde bulunulan sezonu kapsayan bölüm başlar. Bu nokta aslında izleyicinin programa ısınmaya başladığı andır. Transfer döneminin ve sezonun ilk yarısının anlatılması ile Aralık ayının sonuna ulaşılır. Ancak Temmuz-Aralık ayını izlerken, izleyici aynı zamanda henüz devamı yazılmamış senaryo gibi hisseder. 2 ayrı yarı film olarak program sona erer.
Bu tarz programlar yıl sonu yerine sezon sonu yapıldığı taktirde daha bir kompakt yapıya sahip olmakla birlikte futbol sezonunun sonunda tansiyonun düştüğü noktada daha sağlıklı ve sakin bir şekilde izlenilirliğini sağlayabilir.
Not: Bu yazının taslak halini oluşturduktan sonra okuduğum Uğur Meleke'nin -ki kendisini merakla takip ederim- bugünkü yazısında 2011'in enlerine dikkat çekilmiş.(http://spor.milliyet.com.tr/guzel-bir-yil/spor/sporyazardetay/29.12.2011/1481790/default.htm) Yazıda bahsedilen kişi veya olayların hemen hepsi yılın 2. yarısına yani 2011-12 sezonunda ait (İvan Ergiç hariç) Yılın ilk aylarındaki futbol gelişmelerinin çok eski hissi uyandırmasına bir örnek olarak bu yazının gösterebileceğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder