23 Ağustos 2011 Salı

Taraftar, Matematik, Teknik Direktör, Federasyon, Kulüpler

Yazıya başlarken dün akşam Güntekin Onay'ın yaptığı tanıma yer vermek istiyorum. Bir organizasyon düzenlenirken daha çekici olmasından önce daha adil olmasına dikkat edilmesi gerekir, yorumu yaptı ki günlerdir aklımda uçuşan fikirlerin özeti gibi oldu. Duygularıyla hareket eden taraftarların içindeki ateşin devamlılığı için gerekli ön şart -çoğu zaman farkedilmese de- oyunun adil oluşudur. Çünkü taraftarlar büyümüş çocuklar (Ali Ece'nin sözü) gibidir ve çocuklukta oynanan oyundan zevk alınabilmesi için kuralların adil olması ve uygulanması gerekir.
Bu kısımdan itibaren konuyu değişik boyutlarıyla inceleyeceğim

Taraftar Algısı


Eskiden oynanan Cumhurbaşkanlığı Kupası (gerçi şimdi Süper Kupa adıyla düzenleniyor) maçlarında lig şampiyonu ile kupa şampiyonu oynardı. Bu maçı kupa şampiyonu da kazansa da, lig şampiyonunun o senenin en iyi takımı olduğu görüşü değişmezdi. Benzer bir durumu Galatasaray'ın Süper Kupa'yı kazanması ile de açıklayabiliriz. FIFA da benzer şekilde düşünüyor ki kıtalararası turnuvaya -Süper Kupa'dan bağımsız olarak- Şampiyonlar Ligi şampiyonunu çağırıyor. Kazanılan şampiyonlukların ardında yatan sebeplerden bir diğeri de geçirilen süreçlerdir. Örneğin yine Galatasaray'ın UEFA Kupası'nı kazanması zihinlerde Süper Kupa'yı kazanmasından çok daha fazla yer etmiştir. Çünkü UEFA kupasını kazanmanız için birçok maçı kazanmanız ve turu geçmeniz gerekirken, Süper Kupa için tek maçtaki anlık performans yeterli olabiliyor. Bu durumda yeni Play-Off düzeninde 34 haftanın liderinin gönüllerdeki yeri Play-Off şampiyonundan çok daha fazla kabul göreceğini düşünüyorum.


En ideal rekabet lig
Kupalarda (Yerel kupalar ve Avrupa kupaları) kura, eleme, penaltı atışı gibi şansa dayalı faktörler yer almakta. Bunun en önemli sebebi bu organizasyonlarda lig organize edebilecek kadar zaman olmamasıdır. Eminim ki diğer kupa organizasyonlarını yapanlara sorsanız ve zaman kısıtı olmasa onların da fikri lig şekline dönmesidir. Lig dediğimiz organizasyon tüm takımların birbirleriyle iç ve dış sahada oynadığı sistem şu an için en ideal rekabettir. Lig sonundaki play-off bana basketboldaki "All-Star 3'lük Yarışma"larını andırıyor. Onda da her bölgedeki son top 2 katı değerinde sayılır ve olaya heyecan getirir. O yarışmayı 2'lik toplarla kazanan belki o an alkışlanır ama gönüllerde ne kadar yer alır tartışılır. Zaten All-Star'ın amacı da en iyiden ziyade olayın show kısmını yansıtmaktır.

Matematiksel Tarafı
Olayın matematiksel yönüne gelirsek öncelikle ilk 34 haftalık sürede alınan puanların yarısının taşınması öncelikle bu periyodun heyecanının düşmesine yol açacaktır. Bu etap adeta son 6 maç için hazırlık kısmı anlamına gelmeye başlıyor. Örnek 4 adaylı bir ligde 4. hafta sonunda adaylardan biri 1 puanda olsa ve diğer 3 takım 12 puanda olsa herhalde o andan itibaren bir sonraki sezonun planlarını da yavaş yavaş yapmaya başlar. (Yani durumu kendi bile o kadar umutsuz görür) Hele ki bu fark ilk yarının ortalarına doğru devam ederse umutlar 0'a yakınsar. Bu durum play-off öncesinde oluştuğu taktirde ise kendi göbeğinizi kendiniz kesebiliyorsunuz ve önünüzdeki 3 şampiyonluk adayını da sadece kendi maçlarınızı kazanarak geçebilirsiniz. Bu durum 34 haftalık periyodun öneminin ne seviyeye indiğini gösterir.

Takımlar Puan
A 72
B 72
C 72
D 61


Play-Off Puan Durumu
A 36
B 36
C 36
D 31


A, B veya C takımı Play-Off'taki 6 maçın 4'ünü kazansa ve ligdeki 11 puan avantajı olsa dahi rakibinin (D takımının) şampiyonluğu için ipleri eline alamıyor. Bu da normal sezon için motivasyon kaybıcdemek. Sonuç olarak 6 haftanın heyecanı 34 haftanın heyecanını bitirmektedir.

Aralarında maç kalması kalmaması heyecanı etkiliyor
Geçen sezon 23. haftasından itibaren Fenerbahçe ve Trabzonspor'un puanları eşitlendi ve o haftadan itibaren bu 2 takım birbirlerinin de maçlarını çok daha yakından takip etmeye başladılar. Burada yaşanan heyecanın altında, aslında bu iki takımın aralarında oynayacak maçları olmaması vardı. Eğer aralarında oynayacakları maç olsaydı bu kadar yoğun takip edilmezdi ve birçokları bu maça kilitlenirdi. Play-off olduğu için lig boyunca en çok söylenmesi beklenen sözün "Zaten aralarında maç oynayacaklar" olacağını düşünüyorum.

Bunun yanında Play-off döneminde oyuncularda oluşabilecek sakatlık,ceza ve formsuzluk gibi durumlar oynadığı takımın gücünü azaltmanın yanında rakibinin de gücünü görece olarak artırmış oluyor. (Fizikteki bağıl hareket gibi 2 katı etkiliyor) Bu durumda play-off'un değeri artarken, ligin ilk kısmının değeri yine azaltmış oluyor. Hele ilk 17 hafta için heyecan eskisi gibi olmaz.

Federasyon

Alt sıralarla oynanan maçların bizim gözümüzde değeri yok
Ligin sonuna play-off kuyruğu takmak, güçlü takımların alt sıralardaki takımlarla oynadığı maçların değer ve önemini azaltmak demektir. Aslında TFF bu kararıyla ligin orta ve alt kısmında olan takımlarla üst kısımdaki takımların arasındaki maçların belirleyiciliğini azaltarak bu takımlar arasında büyük fark olduğunu kabul etmiş olmuyor mu? Bu sistemi gören gören yabancı oyuncular orta ve alt kısım takımlarına gelirken TFF'nin böyle bir kabulü olduğunu düşünebilirler. Tabi şu da unutulmamalı; liginizin değeri ortadaki takımların becerisi kadardır. Sonuçta bu kısımdakiler üstü ne kadar zorlarsa üst taraf Avrupa Kupaları'nda o kadar başarılı olur.

Planlı mı Acelecilik mi?
Federasyon Başkanı bu zor dönemde bu fikrin kendilerinden çıktığını söyledi. Kararları bu acelecilikle veren Federasyon örneğin yarın milli takım teknik direktörünü gönderilirse ve yerine başka biri ile anlaşıp bu sene deneyeceğiz olmazsa seneye vazgeçeceğiz mi denecek? Plan-proje gibi kavramlardan bahsederken acaba mı diyeceğiz?
Bir de bu kadar acil karar verilirken (galiba arada yılbaşındaki 1 hafta sonu var) Ocak-Şubat ayında oluşabilecek kar yağışı hesaplandı mı ve maç ertelenmesi durumunda takvim yetişmezse kalan maçlar Euro 2012 sonrasına mı ertelenecek?(!)


Teknik direktörler
Sene başı antrenman temposu ve strateji
TFF-Kulüpler toplantısı çıkışında Galatasaray dışındaki takımların destek verdiği belirtildi. Acaba bu kulüplerin başkanları bu desteği vermeden önce teknik direktörlerine danıştı mı merak ediyorum. Nasıl ki futbol takımlarının bir kısmı maça hızlı girip işi erken bitiriyor, bir kısmı da rakibi bekleyip 2. yarıda sonuca gitmeye çalışıyorsa, bunun daha büyük halini lig stratejisinde de mevcuttur. Her takımın form tutmayı öngördüğü dönemler olur. Sene sene başı antrenman programları Play-Off'suz sisteme göre yapıldıysa bu takımlar mağdur olmadı mı şimdi?
Ayrıca Zico'nun FB'nin başında olduğu dönemde Rıdvan Dilmen şöyle diyordu: "Zico'nun taktiği 6 maç için doğru 28 maç için yanlış. GS için ise tam tersi (Gerets veya Feldkamp dönemi) geçerli yani 28 maç için doğru 6 maç için yanlış" demişti. Peki teknik direktör taktiğini Play-Off suz bir dönem için kurguladıysa ona haksızlık olmadı mı? (Başkanlar kabul ettikten sonra teknik direktörler...)

Kulüpler
Bilet alın dekoder alın
Yıldırım Demirören bütün kulüpler adına kombine ve dekoder alın şeklinde beyanat veriyor. Bu dönemin Türk Futbol'unun yerlere düştüğü bir periyot olduğunu belirtti. Aklıma 2001 yılı geliyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük krizinin olduğu dönem. Hatırladığım kadarıyla o dönemde kapanan bir kulüp olmadı. (üst düzey kulüplerde) Ancak işini kaybeden, iflas eden ve bundan etkilenen milyonlarca vatandaşımız oldu. Aynı dönemde ve sonrasında ise dönemsel olarak fiyatı artan kalemler arasında maç bileti ilk sırada yer alıyor. (aşağıda linkleri bulunabilir, bir çok ayrı sitede yine benzer haberler var) Vatandaşın zor gününde yanında bulunmayıp da futbolun bu zor gününde böyle bir talep için ne denir bilemiyorum.
http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/173031.asp
http://arsiv.zaman.com.tr/2002/01/02/ekonomi/h14.htm
http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2001/10/01/35322.asp

Hiç yorum yok: